22 Şubat 2015 Pazar

Tarihi Mekan İncelemeleri -7 Zeyrek Camii (Pantokrator Manastırı Kilisesi)

Merhaba

     Bu hafta İstanbul'un tarihi semtlerinden biri olan Zeyrek'ten ve Unesco'nun Dünya Kültür Mirası Listesi'ndeki Zeyrek Kilise Camisi ve çevresinden bahsedeceğim. Zeyrek, İstanbul'un en eski ve en çok tarihi eser barındıran semtlerinden biridir. "Serçeden başka kuş Zeyrek'ten başka yokuş bilmez" deyişinden de anlaşılacağı üzere Zeyrek, dik yokuşları, kıvrımlı dar sokakları ve merdivenli iniş çıkışları ile ünlüdür. Semtin en önemli yapısı olan Pantokrator Kilisesi, geçmişi 12.yüzyıla dek uzanan Bizans döneminin ihtişamlı eserlerinden biridir.



     Pantokrator, Ayasofya'dan sonra, hala ayakta kalabilen en büyük
Bizans Kilisesi'dir. Yapı üç kiliseden oluşur. Kiliselerden ilki İmparatoriçe İrene tarafından Pantokrator İsa'ya (evrenin hakimi İsa) adanmıştır. İkinci kilise, İrene'nin kocası İmparator Yannis II.Komnenos tarafından şefkatli Meryem'e adanmıştır. Kısa bir süre sonra iki kilise arasına başmelek Mikail'e adanmış şapel eklenmiş. Böylece kilise birbirine bitişik üç yapıdan oluşmuştur.

İmparator Yannis II. Komnenos ve eşi İrene ortada Meryem Ana ve oğlu İsa
     Söz konusu İmparator ve İmparatoriçe'nin Mikail'e adanmış şapele gömülü olduğu biliniyor. Pantokrator Kilisesi büyük bir manastır kompleksinin içerisinde yer alıyordu. Patriğe değil doğrudan imparatora bağlı olan manastırın birçok gelir kaynağı vardı; mülkleri arasında Marmara çevresindeki birçok manastır, kendi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra gelir fazlasını, Pantokrator Manastırı'na göndermek zorundaydı. Ayrıca manastır, Trakya, Makedonya, Batı Anadolu ve Ege Adalarında birçok araziye sahipti. Önemli yapılarının 12.yüzyılda da tamamlandığı bilinen Pantokrator yapı kompleksinde önemli bir de hastane vardı.


     Hastanede 60 yatak bulunuyordu: 10'u yaralılara, 10'u göz hastalarına, 10'u iç hastalıklarına, 8'i başka hastalıklara, 6'sı yatalak hastalara ve 12'si kadınlara ayrılmıştı. Ayrıca her koğuşta acil hastalar için fazladan bir yatak bulunuyordu. Hastanede 10 doktor ve 15 sağlık memuru çalışmaktaydı. Bir söylentiye göre İsa Peygamber'in çarmıhtan indirildikten sonra üzerine yatırıldığı tahta sehpa da bir zamanlar buradaydı. Konstantinopolis 1204'te IV. Haçlı seferleri sırasında Latinler tarafından işgal edilince kiliseye katolik rahipler tarafından el konuldu.
     
1204 Latin İşgali ve Konstantinopolis'in talan edilmesi
     Latinler işgal sırasında manastırı tarihi eşya deposu olarak kullandı. Katolikler birçok kutsal eşyayı Venedik'teki San Marco Kilisesi'ne götürdüler. İsa'nın gerildiği çarmıhın parçası manastırın demir kasasından çıkarılarak Katolik Başrahip Martin tarafından Venedik üzerinden Fransa'ya kaçırıldı. Pantokrator Manastırı aynı zamanda Ortodoks ve Katolik kiliselerinin birleşmesine karşı çıkan Gennadios'un son imparator XI. Constantin tarafından kapatıldığı yerdir.
     XI. Constantin iki kilise'nin birleşmesine öylesine taraftardı ki Ayasofya'ya papalık temsilciliğini getirtmişti. Bu gelişmeler üzerine Pantokrator Manastırı'ndaki hücresinde bir bildiri kaleme alan Gennadios, halkı Ortodoks ve Katolik kiliselerinin birleşmesine karşı ayaklandırmış, 12 Aralık 1452 günü Gennadios'u destekleyen halk, Ayasofya ve Pantokrator kiliselerinin etrafını doldurarak: "Türk'ün sarığını Papa'nın külahına tercih ederiz!" seslenişiyle ortalığı çınlatmıştı. Bu politik atmosferden yararlanmayı ihmal etmeyen Fatih Sultan Mehmet de, fetihten sonra Gennadios'u büyük bir törenle Ortodoks cemaatinin patriği yapar.

Fatih Sultan Mehmet ve Gennadios II
     Pantokrator Kilisesi'nin tamamı Fatih zamanında camiye çevrilmiştir. Fatih Sultan Mehmet, yapı kompleksinin manastır kısmını medrese haline getirtmiş ve başmüderris olarak da Molla Zeyrek Mehmet Efendi'yi tayin etmiştir. İstanbul'un fethinden sonraki ilk medrese olması münasebetiyle İstanbul Üniversitesi'ne temel oluşturmuştur. Farsça "uyanık", "zeki" anlamına gelen Zeyrek lakabının çocukluğunda hocası Hacı Bayram Veli tarafından takıldığı sanılmaktadır. Molla Zeyrek, Bursa'da II. Murat Medresesi'nde müderrislik yaparken buraya atanınca, cami, medrese ve daha sonra semt, onun adıyla anılmaya başlamıştır. Fatih Külliyesi tamamlanıp medreseleri açılınca yaklaşık 20 yıl hizmet veren Zeyrek Medreseleri kapanmıştır. Fatih'in hocalarından ünlü Sufi Akşemsettin de kısa bir süre Zeyrek medreselerinde eğitim vermiştir.


Zeyrek Sarnıcı

     Böylesine büyük bir yapı topluluğunun elbette ki su ihtiyacı da büyük olacaktır. Nitekim hemen yakındaki irili ufaklı sarnıçlar yapı kompleksinin su ihtiyacını karşılıyordu. Sarnıçların en büyüğü İstanbul'da benzeri olmayan üç tarafı toprak üstünde ve su toplama galerileri olan Zeyrek Sarnıcı'dır. Yapımı M.Ö 1105'li yıllara dayanan ve 18. yüzyılın sonlarına kadar kullanılan bu sarnıç, sonraları bilinmeyen bir nedenden dolayı kurumuştur. Sarnıcın terası üzerinde Piri Mehmed Paşa tarafından vakfedilmiş Soğukkuyu Mescidi bulunmaktadır. Soğuk kuyu denme sebebi mescidin su ihtiyacının sarnıca açılan kuyudan karşılanıyor olmasındandır. 1517 yılında yapılan bu mescid 2013 yılında yeniden inşa edilerek Piri Mehmed Paşa Camisi olarak ibadete açılmıştır.


Piri Mehmed Paşa Camisi

     Pantokrator Manastırın bahçe kısmında ilk medrese'nin kurulduğu binanın restorasyonu ile 1998 yılında Zeyrekhane Restaurant-Cafe açılmıştır. Zeyrekhane'nin iç dekorasyonunda antika parçalar kullanılmış. Mekanda İstanbul'daki eskicilerden derlenen pilavlıklar, gülabdanlar, kavukluklar, dua levhaları, şamdanlar, kandiller, eski el işi örtüler, para keseleri ve daha bir çok aksesuar bulunmaktadır.

Zeyrekhane'de Wc göstergeleri
     Zeyrekhane'nin bahçesinde bulunan seyir terasında, kahvenizi içerken muhteşem İstanbul manzarasıyla karşılaşıyorsunuz. Solunuzda Haliç, Galata Kulesi ve Karaköy önünüzde tüm ihtişamıyla Süleymaniye Camisi ve sağınızda Şehzade Külliyesi ve Valens Kemeri'ni görebilirsiniz.


Zeyrek'ten Panoromik Manzara
     Zeyrek Camisi'nin restorasyonu 1996'da başlamış olup halen daha devam etmektedir. Ayrıca etrafta restorasyonla alakalı bilgilendirme tabelaları tabiki bulunmuyor. Umarız çalışmalar en kısa sürede tamamlanır ve bizler de neredeyse 1000 yıl önce inşa edilmiş bu eseri daha detaylı inceleme fırsatı buluruz. Zeyrek, İstanbul'un sokak dokusunun kendiliğinden de olsa en iyi korunmuş semtlerinden biridir. Bu nedenle birçok dönem dizisi burada çekilmektedir. Adeta açık hava müzesini andıran bu semti görmenizi tavsiye eder, huzurlu bir hafta dilerim. Hoşça kalın! 
             
                                                                                                                          Mert TOKATLI
                                                                                                                               22/02/15
Kaynakça:
Zeyrek, Fatih: Nursel Gülenaz/İnci Tüysüz ss/9-15
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=5197.0
http://www.byzantiumistanbul.com/detay.asp?detayid=873
http://www.bigglook.com/biggistanbul/semtler/eyup/zeyrekhane.asp
http://arsiv.indigodergisi.com/arsiv/dilhan_zeyrek_07.htm
http://gezgene.blogspot.com.tr/2012/11/zeyrek.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Yannis_Komnenos
http://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%B6rd%C3%BCnc%C3%BC_Ha%C3%A7l%C4%B1_Seferi
http://www.ahmetakyol.net/fatih-sultan-mehmet-ve-patrikane/
http://www.fatih.bel.tr/icerik/6916/piri-mehmed-pasa-mescidi/
http://www.fatih.bel.tr/icerik/8059/pantokrator-zeyrek-sarnici-restorasyonu-fil-dami/
http://www.zeyrekhane.com/Tarihce.aspx

Hiç yorum yok: