24 Aralık 2022 Cumartesi

Kısa Bir Film Hikayesi







   İnsan kendini neden bir film çekmek zorunda hisseder? Bilmiyorum doğrusu. Nisan 2020'de Tıpta Uzmanlık Sınavı'na çalışırken aklıma gelen bir senaryoyu film haline getirene dek bu huzursuz hissiyattan hiç kurtulamadım. Öyle çok film izleyen birisi de değilim oysaki. Aileme ve yakın dostlarıma senaryoyu ve filmi nasıl çekmek istediğimi büyük bir heyecanla anlatırken çoğu zaman şaşkın gözlerle izliyorlardı beni. Gözlerimi kapatıp kafamda canlanan o filmi izledikçe her zamankinden farklı  duygular uyanmaya başlamıştı bende. TUS sonrası başlayan mecburi hizmet ve sonrasında Ankara'daki yoğun asistanlık süreci film çekimini geciktirirken bendeki huzursuzluk hissi de giderek artıyordu. Dost Kitabevi'nden aldığım sinemaya dair kitaplarla avutuyordum kendimi. 
 
  Haziran 2022'de yıllık izine çıkacaktım tam bir ay sürem vardı. Ne yapıp edip çekmeliydim bu filmi. Yoksa kendime rahat vermeyeceğimi iyi biliyordum. Bu yüzden memleketim Ünye'ye geldiğim ilk gün daha kahvaltı yapmadan filmi çekmek istediğim yere gidip çekim açıları için fotoğraf çekmeye başladım ve hızlıca filmi fotoğraflar ile anlatabileceğim bir sunum haline getirdim. Bu filmi yalnız başıma çekemeyeceğimi sinema teknikleri okumaya başladıktan sonra anlamıştım. Ne ekipmanım vardı ne de film tecrübesi olan bir arkadaşım. Elimde yalnızca 15-20 fotoğraftan oluşan bir power point sunum dosyası ve iflah olmak bilmeyen bir film çekme arzusu...



   Neyse ki yardım isteyeceğim kişiyi iyi biliyordum fakat o beni henüz tanımıyordu. Şeref Akçay, kendisi profesyonel fotoğraf sanatçısı ve ödüllü kısa filmleri var. Aynı zamanda düğün fotoğrafçılığı işiyle uğraşıyor.  Şeref Abi bana yardım eder mi acaba diye aylardır düşünüyordum. Öncesinde sosyal medyadan mesaj atmayı düşündüm fakat sonrasında cesaret edemedim. Film için harekete geçmediğim her gün kendime daha fazla kızmaya başlıyordum. Sonunda cesaretimi topladım ve bilgisayarımı alıp Şeref Abi'nin dükkanının yolunu tuttum.

    Düğün fotoğraf organizasyonu için geldiğimi sanmıştı doğal olarak, bilgisayarımı çıkarıp sunum dosyasını açtım hızlıca çekmek istediğim filmi anlatmaya başladım. Biraz dinledi sonra durdurdu beni, kendimi tanıtmayı unutmuştum...

   Kendimi tanıttıktan sonra filmi anlatmaya devam ettim. Şeref abi heyecanımdan etkilenmişti ama projeye ne kadar sahip çıkacağım konusunda şüpheleri vardı belli ki. "Sen biraz daha çalış senaryonun üstüne sonra tekrar konuşalım diyerek" uğurladı beni. Güzel bir sinopsis yazmam konusunda tavsiyelerde bulundu. Bense sinopsis kavramının ne manaya geldiğini henüz bilmiyordum...


İlk sinopsisi bu şekilde yazdım. Sonrasındaki 3 hafta boyunca Şeref Abiyi ikna etme süreciyle geçti. Haziran ayının sonuna gelmiştik, iznimin bitmesine birkaç gün kala, yakın dostum Mustafa sayesinde oyuncu kadrosunu toparlayıp Kübra'nın da yardımıyla Şeref abiyi sonunda ikna edebildim ve çekim gününü belirledik. Çekime 2 gün kala  2 yaşlarında erkek çocuk rolü için konuştuğum aday son anda vazgeçtiğini söyleyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Balkonda kara kara düşünürken sahilde kumların içinde yuvarlanan bir çocuk gözüme takıldı. Gidip filmde oynama teklifi yapsam mı diye düşündüm ama ailesinin ne tepki vereceğini kestiremediğim için biraz duraksadım, annemin cesaretlendirmesiyle koşarak aileyle konuşmaya gittim. 

Deniz
Deniz'in oracıkta resmini çekip ailesine kendimi tanıttıktan sonra film teklifinde bulundum. Ne mutlu ki Anne-Babası filmde oynama teklifini çok olumlu karşıladılar ben de oyuncular ile ilgili son problemi de çözmüş olmanın mutluluğunu yaşıyordum.

Filmden bir gece önce tüm ekibi çağırıp bir toplantı yaptık. Film üzerine son konuşmaları yaptıktan sonra yarın sabah birazcık yağmur yağsa fena olmaz diye konuştuk aramızda. Ertesi sabah 07.00'de "3-2-1 kayıt" demek üzere ayrıldık.

Çekim sabahı yağmur sesleriyle uyandım. Aslında uyumadım da denebilir. Gece 3 gibi yatıp 5 gibi kalktım. Heyecandan gözüme uyku girmedi. Acaba filmi çekebilecek miyim diye günlerdir sayıklıyorken çekim sabahı gelip çatmıştı. 
   Havanın yağmurlu olmasına sevinmiştim. Sinematografik açıdan iyi görüntüler alacaktık ama bu şekilde yağmaya devam ederse çekim ertelenir mi acaba diye düşünmeye başladım. Ankara'ya geri dönmeme yalnızca 2 gün kalmıştı.  Şiddetli yağmura rağmen sabah 5 gibi evden çıkıp iskeleye geldim. Senaryo gereği filmde kullanılmak için yeni tutulmuş canlı bir balık lazımdı. Her sabah onlarca balıkçının olduğu her dakika balık tutulan iskelede şiddetli yağmur yüzünden bir tane bile balıkçı yoktu. Son çare Mustafa ile birlikte filmde de kullanılacak olan oltayla şiddetli yağmurun altında balık yakalamaya çalıştık. Ancak çabalarımız sonuç vermedi. Kıyıya doğru dönen bir tekneyi gözüme kestirdim. Balıkçı sahile varır varmaz tuttuğu balıklardan 1 tane istedim. Ancak satılık olmadığını çok az balık tuttuğunu belirtip beni reddetti. Fakat peşini bırakmadım ısrarla istemeye devam ettim. Teknenin üstündeki balıklar su dolu olmayan bir poşetin içinde can çekişiyorlardı. Bense elimde su dolu kovayla birlikte balıklardan 1 tanesini bir an evvel canlı bir şekilde almak için balıkçıyı ikna etmeye çalışıyordum. Birazdan iskelede bir film çekeceğimi bana vereceği balığın filmde çok önemli bir rolü olduğunu anlattığım adam sırılsıklam olmuş kıyafetlerimi şöylece baştan aşağı süzdükten sonra direnmeyi bıraktı 1 tane balığını bana vermeyi kabul etti.  Fakat balık kovanın içinde çok yaşayamadı. Dakikalar sonra yan yattı. Daha film başlamadan ilk senaryo değişikliği kendiliğinden  olmuştu. Kovada dönmesi gereken balık artık dönemeyecekti. 

Ekip yağan yağmura rağmen eksiksiz saatinde geldi. Yağmurun şiddetini biraz azaltmasını bekledik fakat öyle olmayınca çekimlere başladık. İlk sahnede aynı zamanda oyunculuk da yapacaktım. İskele'de yürüyüş sahnesi boyunca film çekiyor olmanın hayreti içinde ve benim için toplanan kalabalığı gördükçe oynamam gereken role konsantre olamıyordum. Birçok tekrar çekmek zorunda kaldık. Benim yüzümden sırılsıklam olan Gizem'den bir kere daha özür diliyorum buradan. 

Ünlü yönetmelerin röportajlarını izlediğimde hepsinin ortak söylediği bir durumu yaşıyordum. " Bir film çekilirken aynı zamanda tekrar yazılır." Her ne kadar senarist ya da yönetmen kafasında bir film akışı oluştursa da yazılan senaryonun birebir çekilmesi çoğu zaman mümkün olmayabiliyor. Ben de filmi çekerken tam da bu duygular içindeydim. Kafamda olan çekim açıları, yürüyüş sahneleri hepsi uçtu bir anda. Hem oyunculuk, hem yönetmen olmaya çalışmak kolay iş değilmiş doğrusu. 

Yağan yağmura rağmen fedakar ekip ve oyuncular sayesinde filmin ilk 3 sahnesini çektik. Kalan sahneler için bir yemek molası verdik.  Sabahtan beri yağan yağmur kesildi, bir anda güneş açtı kalan sahneleri daha rahat çekebildik.  



Ne mutlu ki filmi tamamlamıştım ya da tamamladığımı sandığım mutlulukla Ankara'ya geri döndüm. 
Yine aynı yönetmenlerin vurgu yaptığı başka bir nokta "filmin kurgu ve montajda tekrar yazıldığı" gerçeğiydi. 
Filmi fiziken çekebilmiştim ama henüz bir filme dönüşebilmesi için tecrübeli bir sanatçının elinde kurgu-montajının yapılması gerekiyordu. Bu konuda da yardımıma yine Şeref Abi yetişti. Biraz gecikmeli de olsa ona gönderdiğim ham montaj görüntülerini ve film notlarını kendi yeteneğiyle kurgulayıp şimdi izleyeceğiniz film haline getirdi.  Kendisine tekrar çok teşekkür ediyorum buradan. 


Bu filmi çekebileceğime inanan beni dinleyen dostlarıma, aileme ve filmde katkısı olan herkese tekrar çok teşekkür ederim. Tekrar bir film çekmeye yeltenir miyim? Bilmiyorum... Ama bir şeyler yazıp karalamaya devam edeceğim kesin. 
Hoşça kalın!









MAZİ - KISA FİLM TRAILER





MAZİ - KISA FİLM (Filmin tamamını izlemek için tıklayın)   






                                                                                                                          Mert Tokatlı
                                                                                                                         24/12/2022

Hiç yorum yok: