8 Aralık 2014 Pazartesi

Tarihi mekan incelemeleri -4 Bozdoğan Kemeri

Merhaba

    Fotoğraftaki yapı İstanbul'a gelen gelmeyen herkesin aşina olduğu bir eser. Ancak ismine pek aşina değiliz galiba. Yer tarif ederken insanlar tarafından sur olarak nitelendiriliyor çoğu zaman. Bol delikli surlar savunma açısından çok avantajlı olmasa gerek. Bozdoğan isminin nereden geldiği tam olarak bilinmemekle birlikte boz renkli manasına gelen ''Buzluğan'' kelimesinden türetildiği düşünülmektedir.



    Yılın belli dönemlerinde barajlarda suların azaldığını ve İstanbulluyu susuz günlerin beklediğini söyleyen haberleri sıklıkla duyarız. Su problemi İstanbul için yeni bir sorun değil, yaklaşık 1700 yıl önce
    İstanbul'da yaşayan Romalılar da aynı sorundan muzdaripti. Bu nedenle su kemerleri inşa etmeye başladılar. Bozdoğan Kemeri Roma İmparatoru Valens tarafından 368 yılında tamamlanmıştır. Bu yüzden Valens Kemeri olarak da anılır.


     Kemer bugün İstanbul Üniversitesi ve Fatih Camii arasındaki vadiye yani İstanbul'un üçüncü ve dördüncü tepeleri arasında kalan çukura inşa edilmiştir. Bu sayede suyun vadi boyunca alçalmadan bir tepeden diğerine geçişi sağlanmıştır. Suyun hareketi yer çekiminden yararlanılarak sağlanır. Valens Kemeri 1/1000 eğimle inşa edilmiştir. Yapımında Khalkedon (Kadıköy) şehrinin surlarındaki taşlar sökülerek kullanılmıştır. Deniz seviyesinden yüksekliği 63 metredir. Konstantinopolis'te kemerlerle şehre taşınan su binlerce yeraltı sarnıcında depolanırdı. Romalıların bu zekice çözümü kuşatma altında olan şehrin su ihtiyacını uzun süre karşılamasını sağlıyordu. Bu sebeple yüzlerce kez istila edilmek istenen Konstantinopolis yüzyıllarca yıl varlığını koruyabilecekti ta ki Fatih gelene kadar. Fatih döneminde Eski Saray'a daha sonra Topkapı Sarayı'na su taşıyan yollar onarılmıştır. 1509 yılında meydana gelen Büyük İstanbul Depremi'nde kemerin bir kısmı yıkılmıştır. Daha sonra aslına uygun restorasyon yapılmayıp kemer kısaltılmış, gotik tarzda inşa edilmiştir. Bu sebeple Şehzade Camii'nin görünümü güzelleştirmek amacıyla kısaltıldığı söylentilerine de neden olmuştur.



      Yine bu dönemde şehrin hızla artan su ihtiyacı nedeniyle Kanuni, Mimar Sinan'dan şehre su getirmesini istemiştir. Bunun üzerine Kanuni ile Mimar Sinan arasında geçtiği rivayet edilen bir hadise yaşanmıştır. Kanuni Mimar Sinan'ı huzuruna çağırır.
Der ki: “Mimarbaşı, halkımız su ihtiyacı içinde. Bir at yükü suya çok miktar akçe ödüyorlar. Acaba halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak için birşeyler düşünmez misiniz?”
Mimarbaşı der ki: “Sultanım siz müsaade buyurun, ben İstanbul’un çevresini bir dolaşayım, dışarıda mevcut suları İstanbul’a getirmenin mümkün olup olmadığını bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap veririm” 
ve Sinan Ağa atına biner, yanına yardımcılarını da alır, Çekmece’den başlayarak kıyıları dolaşır, Beşiktaş’a kadar İstanbul’un kıyılarında, dereleri, akan suları tespit eder.
 Bu suların önü örüldüğü, baraj yapıldığı takdirde nereye kadar yükselir, nereden nereye kemer yapılarak İstanbul’a getirilebilir, diye, bunun günlerce hesabını yapar ve Kanuni’nin huzuruna çıkar.
Sultan sorar: “Mimarbaşı, İstanbul’a su getirmek mümkün müdür?”
Mimarbaşının cevabı: “Belki sultanım, mümkündür. Ancak çok ağır bir şartı var.”
Sultan: “Nedir o mimarbaşı?”
Mimar Sinan: “Sultanım, altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla ancak İstanbul’a su gelebilir.”
Kanuni’nin cevabı şu olur: “Mimarbaşı sen İstanbul’a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle. Eğer mümkünse ben keseleri uç uca değil, yan yana dizmeye razıyım.”
II. Mustafa döneminde 41.-45. su kemerleri asıllarına uygun biçimde restore edilmiştir. Eserde bulunan 1696/1697 tarihli kitabe olayı yad etmektedir.



        III. Ahmet döneminde şehrin su rezerv sistemi tekrar tamirattan geçirilmiştir. Dümdüz bir yol şeklinde olan kemerin orijinal yapısı Fatih Camii'nin yapımı sırasında bilinmeyen  nedenlerden ötürü bükülmüştür. Düzenli bir duvarcılık sistemi yoktur. Kemerlerin genişliği 7.75 m ile 8.24 m arasında değişmektedir. Kemerin yıkılması muhtemel kısımlarının içi örülmüştür.



     Fransız Mimar Henri Prost tarafından çizilen şehir planında Atatürk Bulvarı açılarak Bozdoğan Kemeri'nin altı araç trafine uygun hale getirilmiştir. 1941 yılında açılan bulvar ile Unkapanı Yenikapı'ya bağlanabilmiştir. Ancak araçlardan çıkan egzoz gazındaki karbondioksitin suyla birleşerek oluşturduğu karbonik asit kemerin taşlarının kararmasına neden olmaktadır. Bu durumun sürekli oluyor olması kemerlerde ciddi hasarlara yol açmaktadır. Yazar Akdoğan Özkan "İstanbul'da ölmeden önce yapmanız gereken 101 şey" adlı kitabında yer alan 101 eylemden biri de Bozdoğan Kemerinin üzerinden yürüyerek havadan şehri seyretmektir. Binlerce yıldır İstanbul'a gelen gezginlerin mutlaka kemerin üzerinden İstanbul'a baktığını belirtmiştir.


     Yakın zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi,  Kültür Bakanlığı ile ortak proje kapsamında kemerin üzerine restoran ve şehir terası yapılması için anıtlar kuruluna başvurdu. Ancak şehir plancıları odası bu projeye karşı çıkıyor. Çünkü Kemerin güvenli hale getirilebilmesi için çeşitli eklemelerin yapılması gerektiği ve bu uygulamaların tarihi esere zarar vereceğini dile getiriyorlar. Ayrıca gelecekte diğer ticari işletmelerin de yapılabileceğini yüzlerce yıllık tarihi kemerin bu durumdan zarar göreceğini söylüyorlar. Önceden kemerin Vefa kısmında bulunan değnekçilere 1 lira turist için 5 lira verilerek onların sağladığı merdiven yardımıyla çıkılıyormuş. Ancak belediyenin projesi sonrasında şu anda kemere girişler kapatılmış durumda. 


  
      Bozdoğan Kemeri yaklaşık 15 asır boyunca İstanbul'a su taşımış canlılara hayat vermiş emektar bir yapıdır. Günümüzde su taşımaya devam etmiyor ancak ihtiyaç sahiplerine yoldaş olmaya devam ediyor. 

Not: Sınavlar dolayısıyla 2 hafta yokum. Hoşça kalın!
    
                                                                                                             Mert TOKATLI
                                                                                                                   08/12/14