Son beş yıldır her Mart ayı geldiğinde Çanakkale'ye gitmek üzere hayal kurar, plan yapardım, fakat bir türlü gerçekleştiremezdim bu geziyi, genelde sınav takvimi uymazdı, bazen de ben cayardım. Geçtiğimiz Mart ayında biraz daha farklı bir hayal kurmaya başladım. Gelibolu yarımadasını, o büyük savaşın geçtiği toprakları bisikletle dolaşma fikri zihnimi meşgul etmeye başlamıştı. Bir rota oluşturdum hemen:
Toplamda 60 km'yi bulan bisiklet yolculuğunda yarımadanın güney bölgesinde bulunan anıtları dolaşacak harcadığımız eforla birlikte 1 asır önce burada gerçekleşen mücadeleyi hissetmeye çalışacaktık. Fakat takvim yine uymadı, Çanakkale gezisi yine hayalden öteye geçemedi maalesef.
18 Mart günleri bende farklı duygular uyandırır her zaman. İlkokul yıllarında ışıkları karartılmış loş bir sınıfta, şişko siyah bir televizyondan izlediğimiz belgesel film aklımdan hiç çıkmadı. Sonrasında okuduğum kitaplarla birlikte Çanakkale Savaşı'nı ve Gelibolu coğrafyasını zihnimde oluşturmaya başlamıştım. Bir tek gidip görmek kalmıştı Çanakkale'yi...
Bol yağışlı geçen bir yazın ardından okul başlamadan kısa bir tatil planı yapmaya başladım, ilk hedef Çanakkale'ydi, kalan diğer günlerde ne yapacağımıza yolda karar verecektik. Daha önce Balkanları birlikte gezdiğim kadim dostum Erhan'la birlikte çıktık yola...


Bisikletle dolaşma fikrinden uzaklaşmıştık. Savaşı kronolojik sırasıyla rehber eşliğinde gezmeyi ilk sefer için daha mantıklı bulduk. Bu yüzden "Bisikletle Gelibolu" fikrini ileri bir tarihe erteledik.
Savaşın aşamalarını ve Gelibolu'yu belleğimde yıllar öncesinden ezber ettiğimden rehberin büyük bir heyecanla anlattığı tüm olayları zihnimde canlandırabiliyordum.

Gün boyu süren şehitlik turunun ardından yıllardır ertelediğim görevi tamamlamış olmanın verdiği huzurla kendimi biraz daha arınmış hissetmeye başlamıştım...